KADINLARIN İHANETİ


 

KADINLARIN İHANETİ

Bugün kadınlara ve annelere seslenmek geldi içimden…

Türk Tarihinde bir dönüm noktası olan Milli mücadele döneminde, cephede “ya istiklal ya ölüm” çığlıklarıyla istiklalimize yön veren, kadınlar hakkında yazacağım.

Bu mücadele sürecinde bizzat savaşlara katılmanın yanında, cephe gerisinde hastanelerde hasta bakıcı ve hemşire olarak, fabrika ve atölyelerde mermi ve cephane üreterek, askerlerin dikim ve yiyecek ihtiyaçlarını karşılayarak önemli görevler ifşa etmiş olan kadınlar hakkında yazacağım.

Afyon mevzilerinde çok iyi silah kullanan ve başından vurularak şehit olan Gördesli Makbule, 8 yaşındayken Çanakkale savaşına katılan 12 yaşındayken onbaşı rütbesi alan, çok iyi at binen ve silah kullanan Nezahat Onbaşı (Baysel), dört oğlu ve bir kızıyla Milli Mücadele’ye katılarak Salihli’de ülkemiz için savaşan Ayşe Çavuş, Tarsus’un kurtarılmasına büyük faydalar sağlayan Tarsus’lu Kara Fatma, güney cephesinde 9.tümende bir gönüllü müfrezenin komutanı olan ve cephede şehit olan arkadaşlarının bedenlerinin düşman tarafından çiğnenmemesi için cesaret göstererek cepheden fırlayan ve ateş altındaki yerden ar­kadaşlarından birini sırtlayan Tayyar Rahmiye, Kurtuluş Savaşı’nda Kastamonu’daki bütün kadınları toplayarak asker için çorap, kazak ve fanila ördürerek, cepheye gönderen Hafız Selman İzbeli,  Halide Edip, Bedriye Tahir Gökmen, Sabiha Gökçen, Afife Jale ve daha niceleri…

Siz kadınlar, sizler için ne zor koşullarda yaşayarak, sizlere imkân sağlamış hemcinslerinize şu anki ihanetinizi, kadın düşmanı erkek çocuklar yetiştirerek yapıyorsunuz.

Siz kadınlar, annelik içgüdülerinize sığınarak, oğlan çocuklarınızı bir paşa edasında yetiştiriyor, bir dediğini iki etmiyor, size bağırdığında ya da vurduğunda dahi çocuktur diye geçiştirerek hata üzerine hata ekleyerek, ihanetinizi yapıyorsunuz.

Siz kadınlar, kız çocuklarınızı baba evinden ancak kocasının evine gider diyerek, bir erkeğe muhtaç bırakacak bilinçle yetiştiriyor, oğlan çocuklarınızın gözünün önünde kız çocuğunu değersizleştirerek ihanetinizi yapıyorsunuz.

Doğduğu ilk günden cinsiyetçi yaklaşımlarınızla kız çocuğuna pembe, oğlan çocuğuna mavi renk giydiriyor ve aynı ortamda eşit olmayan haklarla çocuklarınızı yetiştirerek ihanetinizi yapıyorsunuz.

Daha ilk günden oğlan çocuğunuzun büyüyünce çok canlar yakacağını söyleyerek ihanetinizi yapıyorsunuz.

Kadınların korunması gereken naif yaratıklar olduğunu bilinçaltlarına işleyerek erkek çocuğunuzu yetiştiriyorsunuz ama alt belleğe gönderdiğiniz mesajın farkında olmadan ihanetinizi yapıyorsunuz.

Burada daha birçok madde sayabilirim, sayfalar yetmez. Şimdi görüyor musunuz ihanetinizi…

Nasıl bir güce sahip olduğunuzu ve neler yarattığınızı…

Ana Tanrıça denmiş kadına Neolitik çağda, inancı, üremeyi ve çoğalmayı sağladığı için.

İyi bir at binicisi, ok ve yay kullanmada usta olarak anlatılmış Dede Korkut masallarında kadın.

Türk milletinin adının sanının yok olmaması kağana ve hatuna bağlıymış Bilge Kağan abidesine göre. Türk Tanrısı her ikisini de yüceltmekteymiş bu kitabede. Devletin devamı, ilin, törenin düzeni hakana ve hatuna bağlıymış.

Cengiz Han “Ben sizin Han’ınızım, bu da benim Han’ım” diyerek tanıştırırmış topluluğa kadınını.

Kadın güçtür, kadın zekidir, kadın akıllıdır, kadın üretkendir, kadın yönetendir, kadın ANA’dır, kadın KUTSAL’dır.

“Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” demiştir Mustafa Kemal Atatürk.

Peki, ne oldu da birden, gurur duyduğumuz anlı şanlı, başarılarla dolu, adını tarihe yazdırmış Türk kadını tarihimiz arkamızda dimdik dururken, göğsümüzü gere gere ruhumuzda taşıdığımız, Sabiha Gökçen’ler, Afife Jale’ler, Nezahat Onbaşılar’a sırtımızı yaslarken, ne oldu da başımızı öne eğdiren, elimizi kolumuzu bağlatan, Özgecan Aslan’lara, Pınar Gültekin’lere, Gamze Kaçar Bozkurt’lara, Sevil Özel’lere, Deniz Dal’lara, Bahar Topal’lara, Sabriye Yıldız’lara, Hatice Sevinç’lere, Figen Karadağ’lara, Seher Fak’lara, Süheyla Yılmaz’lara, Derya Aslan’lara ve daha ismini yazarken ellerimin titrediği, yüreğimin incindiği, cinayetlerin durmak bilmediği bir zamana açıyoruz gözlerimizi her sabah.

Ne oldu da böyle çaresiz, ürkek, çabasız, güçsüz, yardıma muhtaç bir konuma geldi bu Türk kadını.

Uyanın artık, açın gözlerinizi ve adım atmaya başlayın. Hiçbir şey için geç kalmış sayılmazsınız.

Öyle analar yetiştirin ki, yetiştirdikleri erkek evlatları önce nereden geldiklerinin farkında olsun, annesine değer versin, kadınlara değer versin…

Öyle erkek evlatlar yetiştirin ki, asıl gücün bilekte değil yürekte ve beyinde olduğunun bilincinde olsun.

Öyle erkek evlatlar yetiştirin ki, kadına karşı harekete geçeceği her hareketin kendi annesine ve kız evladına yapılma ihtimaliyle yaşasın hep.

Ve öyle kadınlar yetiştirin ki, baba ocağından koca kucağına değil, önce eğitimini tamamlasın, ardından kendi ayakları üzerinde duracağı bir işi olmasının zorunluluğunu, kimseye muhtaç olmadan yaşaması gereğini bilsin. Şefkati yumuşacık ama duruşu bir beton gibi sert ve özgüvenli olsun.

Gücünüzün farkında olun, neler yarattığınızın ve yaratabileceğinizin bilinciyle adımlarınızı atın.

Sevgiyle kalın

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

UÇURUMA DOĞRU GİDEN EVLİLİĞİ KURTARMA ÇABALARI

WISC-R ZEKA TESTİ NEDİR?